Osmanlı Türklerinde Tuğra
Tuğra kelimesi Uygur Türkçesindeki Tuğrağ kelimesinin Batı ve Güney Türk- çesindeki şeklidir. Uygur Türkçesinde birden fazla heceli kelimelerin sonlarındaki ğ harfi düşer: İliğ (Uluğ) = ulu, kutluğ= kutlu, kışlağ = kışla gibi.
Doğu Türkçesinde ise, bu ğ harfleri düşmeyerek k sesine dönüşmektedir. Kutluğ = kutluk, kışlağ = kışlak gibi. Ancak, Doğu Türkçesinde bu şekli almış bazı kelimeler de Batı ve Güney Türkçesine geçmiş ve kurala uygun olarak gelen şekilleriyle birlikte, lâkin semantik bir fark taşıyarak yaşamıştır. Kışla = kışlak ve yayla = yaylak kelimeleri bunun güzel misalleridir.
Divânü lugat’it-Türk, Tuğra kelimesinin aslının Tuğrağ’dan geldiğini ve onun Oğuz Hanlarının nişanı olduğunu kaydeder. Bu kelime bizim kanaatimize göıe Uygur Türkçesindeki Tuğrı = Tuğru ve Çağatay, Kazan, Oğuz v.b. Türkçelerindeki Toğru = Doğru kelimesinden gelmekte ve (kendisiyle doğrulanan, tasdik olunan) anlamını taşımaktadır. Nitekim Kışlağ= kışlak = kışla sözü kışlanılan anlamına gelmekte ve bu gibi misallerin çoğaltılması mümkün bulunmaktadıı. Şu halde Tuğra, bir doğrulama, tasdik etme işaretidir ve Oğuz Han taralından bu mak¬satla kullanılmıştır.
Yine biliyoruz ki Türk ve Tatar Hanları çok eski zamanlardan beri emirnamelerinde imzaları demek olan böyle doğrulayıcı işaretler kullanmışlardır. Eski Mezopotamya tabletlerinden hükümdar emri mahiyetinde olanlarla Çin Mandarenlerinin emirnâmelerinde vine bu gibi işaretler görülmektedir. Bütün bunlardan dünyanın çeşitli yerlerinde devlet veya hükümdar adına çıkarılan yazılarda onların sahih olduğunu anlatan, onları doğrulayan işaretlerin kullanıldığı anlaşılmaktadır. Tuğra bu yüzden meselâ Osmanlı lürklerinde doğrulayıcı bir işaret anlamına kullanılmış ve fermanların sonunda «Alâmet-i şerifime itimad kılasınız» sözü yer almıştır.
Tuğranın Arapçası, İbni Mühennâ’nın da kaydettiği gibi, Tevki’dir. Kamus Tevki’ kelimesinden bahsederken «Bir şeyi vâki’ ettirmek manâsmadır ki bu münasebetle tesir manâsına kullanılır ve bu münasebetle berat, menşur ve mektup gibi şeylere yazılan nişana denir» demektedir. Yine kamus, bu kelimeyi vuku’ kökünden getirmekte ve bunun yağmurun yağması, kuşun konması gibi yukarıdan aşağıya inme manâsına geldiğini kaydetmektedir. Bu kelimede ayrıca şiddetle çarpma ve iz bırakma anlamı vardır.
Tuğra’nın Farsçası olan Nişan ise, Nişânden = konmak, oturmak mastarından gelmekte ve bu fiilden doğan iz, bunun tesiriyle de bir işaret, alâmet dikme anlamına gelmektedir. Osmanlı Türkleri de Tuğra yerine «Nişan-ı şerif» sözünü kullanmışlardır. Bütün bunlarda müşterek anlam ise «Yukarıdan aşağıva inme, buyurma ve bunu anlatan, doğrulayan, tasdik eden iz, işaret» tir.